Masada yedi kişi vardı. Önlerinde kanla çizilmiş bir halka, içine konulmuş yarı canlı bir tavşan vardı. Hayvan yaşamasına rağmen karnı kurtlanmış, gözleri kurumuştu. Mumun titrek ışığı gölgeler içinde kuşkulu gözlere korkulu parıltılar saçıyordu. Keçi sakallı adam oldukça ciddiydi. Ne zamandır bir şeyler mırıldanıyor, seçilen ruhu harekete geçirecek büyüleri ard arda sıralıyordu. Sonunda kalın sesiyle “Ey ruh, ey yüce ruh geldiysen masaya üç kez vur!” dedi ve bekledi diğerleriyle birlikte. Bir uğultu yalayıp geçti camı. Tekrarladı adam isteği. Dışarıda bir köpek uludu ve birden gümp diye bir ses geldi. Telaşla doğruldu konuklar. Elleri masanın üstündeydi ve hiçbir şey hissetmemişlerdi. Nereden gelmişti ses? Hayret dolu yüzlerini medyuma çevirdiler hemen. Niye buruşmuştu ki suratı? İkinci gümp sesi bayağı bir açıklayıcı oldu. İnleyerek sarsılıp düşecek gibi oldu medyum. Ağzından kan geldi. Sonra bir gümp sesi daha ve yarıldı adamın göğsü. Gömleği kan içinde kalmış, güçsüz bir çığlık atarak yere devrilmişti.
Korkuyla başına toplandı konuklar. Ve sordu birisi. “Nooldu ya?”
Aralarından bir ikisi kaçmayı yeğlemişti.
O sırada medyuma gözlerini dikmiş bir adam bağırdı. “Anladım neler olduğunu?”
Ona döndü kalanlar. Hemen bir açıklama bulamazlarsa öleceklerdi korkudan.
“Medyumun gömleği,” dedi adam. “Masa örtüsü deseninde. Bu ruhu şaşırttı herhalde!”
5 Şubat 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder